7 Ağustos 2015 Cuma

'Sakızım Düştü'

 Etrafımızda bir sürü kalkan var,toplum gereği belki bilmiyorum.Uzun süre hayalini kurduğun birtakım şeyler gerçekleşiyo gibi olunca bile,ya ne bileyim,artık hayalkırıklığı korkusuyla adım atmak istemiyor insan.'Gel ulan buraya,senle de arkadaş olcam,geç otur şöyle umutsuzluk ve yalnızlığın ortasına' diyesi geliyo bireyin,düşkırıklıklarına..Etrafımızda bir sürü kalkan var.'Umutsuzluğa alışmayın,yatağa küs girmeyin' tavsiyesiyle yola çıkıyo insan,sessiz odasından,bir 'umut'la.Çaresiz kalıyo tabi hemen,ses alamayınca seslendiğinde,umut..var mı?Sigara içesi geliyo bireyin,kimseler bilmeden..Etrafımızda birsürü kalkan var,bi süredir görmediği arkadaşıyla aynı anda birbirlerine yazdıklarında,'kolaymış mutlu olmak bazen,neyse ki' diye düşünüyo insan.Radyoda çok sevdiği bi şarkının ardından haber bültenine geldiğinde ise sıra,siktirip gidesi geliyo bireyin,gitmiyo...

'İnsan'-'birey' ikileminde süregelen hayatlarımız,bize şu 2 cümleyi öğretiyor neticesinde:
'Huyumuzdur,hep ölürüz.'
'Huyumuzdur,hep diriliriz.'

Kalkanlarımız ne zamandır korumuyo bizi,bilmiyorum.'İyi akşamlar' diyemiyorum esnaf amcaya,olur da muhabbet başlarsa,etnik kimliklerimiz farklı olduğundan yarıda keserse muhabbeti diye korkumdan,özel şeylerimi paylaşamıyorum artık çok yakınlarımla,beni dinlemeye tenezzül dahi edemeyebileceğini düşündüğümden,’iyi misin’ diye soramıyorum ‘o’ na,bunaltmaktan kortuğumdan,oysa öylesine merak ediyorum ki..Korkaklaşıyoruz ulan düpedüz,ne kalkanı?
'Bir dünya varsa,ve ben orda yoksam.Ben nerdeyim?' gerçekten..Bazen arkasına sığındığımızı bile farkedemediğimiz maskeler,yaşadığımız yerde bizi karşılıyor ve kapıdan dışarı adım atabilmek için,birini takmamız 'şart' koşuluyor.Nihayetinde dışarı çıkmalıyız..Yıllar sonra gelen mutluluk,en azından potansiyel olarak çok mühimken,diyemiyorum pek bişey.'İyi olmak yetmiyor.'

21 Temmuz 2015 Salı

'Nefes alsak,yeter.'

   İnsanın,insanı;insanın yarattığı icatla yok ettiği gerçeğiyle her gün yüzleşiyoruz.Salt kötülüğü,çevredeki 1 avuç iyi insanın varlığı da unutturamıyo artık,yetemiyoruz evet.Beklentimiz o kadar düşük ki,güzel hayallere konu olan,tebessüm sebebi 'şey' ler,lüks kalıyo nihayetinde.Güzel hayal? Tebessüm? Ne kadar da uzaksınız.Ne zamandır uzaksınız?Ulan.çok uzaksınız..

   Gerçekle her karşı karşıya gelişimizde,onu ilk defa görmüş gibi yapma yetimizi,onu tanımazlıktan gelme tercihimizi hiç sorgulamadan aldılar yine elimizden.'İyi değilim,iyi olmayacağım,iyi olmayın' diyor,gözünün önünde 30 arkadaşı parçalanmış,yaralı kadın.'Gerçek' bağırıyor ordan: 'iyi değiller,iyi olmayacaklar,iyi olamazlar'.-ki zaten.Hakikaten sevgi yetmiyomuş her şeye.Ben de susarım o zaman? Korkunçça ve korkakça kötüler çünkü.Affolmasınlar..KAHROLSUNLAR!

8 Haziran 2015 Pazartesi

asmakat birahanesi

bundan üç sene öncesi. aylardır sürdürdüğümüz alışkanlıklara yeminle bağlanmışçasına sapamadığımız sıradan bigün. dersane, esnaf kahvesi, birahane tekerleğinin yüzde 33.3lük son dilimindeyiz.. içtiğimiz kaçak winston'un küllerini; çizik dolu, kullanılmışlık sendromu yaşayan arjantin bardağa sallıyoruz itinayla. yer her zamanki asker mekanı. takriben yerden ikimetre yüksekteyiz, tavana yüzellisantim. duvarlar faça, binbir gönül yarası, binbir potansiyel tripkolik nidasıyla bezenmiş. arkada herhangi bir işlevi olmayan 80model grundig televizyon. altımızdaysa, tavana çarpma konusunda herhangi bir müşkülata tahammülü olmayan memet abinin özel yapım alçak tabureleri ve hiç bitmeyen ahmet kaya şarkıları. akşama münih dortmound maçı var. kupon tutsa ikişer ellilik arjantin bi camel soft paramız çıkacak. tabi o zamanlar camel zengin sigarası, paketi 8.5kağıt. kupon tutmadı. elimde yırtık kuponla hd kalitesine erişememiş televizyona toplumsal ahlak kurallarını çiğneyecek cinsten küfürler sallarken memet abi maçı kapatıp vurdu tekrar ahmet kayaya. iki dakika sonra sıkılmış olacak ahmet kaya'nın cover'lanmış şarkılarına girizgah yaptı en "fade in"inden. birahane maçtan evvelki ambiyansına tekrardan kavuşmuştu. mahmut kız arkadaşına cevaplar sıralamaya çalışırken, dersanede gördüğüm kızı hatırlamaya çalışıyordum. aslında hatırlıyordum, hatta yıllardır görüyordum. ismini öğrenmiyordum sadece, güzelliği kalmaz diyordum. "..robben, maç, birahane, ders, dersane, tm'ci kız.." serbest çağrışımının son aşamasının en güzel yerini böldü annemin ısrarlı çağrıları. mahmut dedim, kalkalım. tam kalkarken yan taburede tek başına oturmuş, elli yaşlarındaki dayı kırık türkçesiyle freni bastı bize. "gençler" dedi, "nereye yau" dayının bizi birer ellilikle ikna edişinden on dakika bile geçmemişti ancak dayı hayatını anlatmaya başlamıştı. dayının adı velid'ti. velid abi ressamdı. hatta arap kültürünü koruma konusunda hassas olan bir çay bahçesinde çarşamba-cuma kurs veriyordu. diğer günlerdeyse babadan kalma kil ustalığını konuşturuyordu haftalık yüz liraya. velid abi anlattıkça derinlere iniyordu. savaştan kaçmış bir beşşar esad hayranıydı. şu zamanlar adı pek duyulmayan öso, köylerini yakmış, velid abi canını zor kurtarmış. sonra da kaçmış antakya'ya. haftalık yüz lira kazandığını duyduğumuz bu mağrur dayıya ikinci biraları biz ısmarladık ve dayı devam etti. boğazından geçen her yudum onu biraz daha eskilere götürüyordu. ancak dördüncü birada 30yıl öncesine dönebildik. velid'in şam ünivertesindeki yıllarına denk geliyordu.
...

15 Mayıs 2015 Cuma

Ara Ayılma

Duvarlarıma kazıyanlar, yazılar olsalar
Boş göz yuvalarıyla şaşarlar
Bakıp da gülmeyenler, gülüp de sevmeyenler.
Suratında ne kadar kalırsa o kadar alışıyorsun maskene. Önce sırt çantası gibi sonra gömlek, iç çamaşırı.. Çıplaklık bu yüzden hem güzel hem de korkunç işte. Nasıl temizlenmek için bunlardan kurtuluyorsan, bazen "temizlenmek" için de maskeyi bırakman gerekiyor. İşte yine bu yüzden herkesle sevişmiyorsun ya, sevişmenin de "çeşitleri" var. Orospusu da var mesela gösterip vermiyeni de evleninceleri de daha neler neler.. İşte sana metafor. Aynen böyle.
Her şey bir. Ve. Her şey ayrı.
Hayat/dünya/ne dersen, kısa bir ilüzyon gösterisinden başka bir şey değil.
Aha bir metafor daha.
Düşünsün biraz, düşüneyim biraz. Düşün.

-diptenyüzenadam

18 Mart 2015 Çarşamba

Bir günlük

Bu aralar yazıcak pek fırsatım olmadığından, siz nacizane 'arada gezinirken rastlayan okur yolcularımızla günlüğümden bir sayfa paylaşmak istiyorum. Affola. 
-diptenyüzenadam

"Sabahları her şey sakin olur; deniz
sakin olur, balık
sakin, pazar
sakin, bulut sakin, yıldızlar sakin olur hep! 
Bir de senin bedenin sakin.
Sadece kuşlar olmaz,
onlar da senin eksikliğinde
şu dünyaya biraz neşe katsınlar diye." Gibi orhan veli esanslı şiirler yazasım gelir oldu yokluğunda; ey ilhamların marangozu, aşkların yakamozu, şairlerin zengin azraile verdiği son fakir sadaka olan eyy eyy günlük.. Bunca zamandır kendimle oturup konuşmaya vaktim olmasa bile sen beni değerli yapabilicek kadar benden daha değerlisin. Ben milyonerken sen 28kuruşsun ah zengin günlük. Giyotinle başı kesilenin bile 'noluyo lan' diyebilme imkanı varken, ben daha ne hissettiğimi bilmeden düşüncesizce kendimle konuşuyorum. İstanbuldayım. Nasıl bir şehir bilinmez. Nelere kadir kim bilir. Kim bilir? Bi bilen varsa. Yoksa yok. İnsan yok diyebilmeyi bilmeli. Önce kendine. Sonra kedine. Acaba ben bunları okuyorken ne dertlerim olduğunu bilicek miyim?
Seninle yüzyüze gelince özür dilemeye yüz bulamadım. Zaten ben neyi bulmuşum ki? Bazen o kadar aşşağılık oluyorum ki. Aşşağılık psikolojisi yani. Sayfaların ne kadar boş olsa da hamurun o kadar bilge ki sen affedip hala yazmama izin veriyorsun. 
Artık sevdiğim rüzgarın sesi beni korkutur oldu. Zaten iki sıfatım varken üç oldu kimliklerimi hep kaybetmişken arama bilincimi bile yitirir oldum yön duygumu ve noktalama işaretlerimi kaybettim. Artık duygularımın sonuna hangi imlayı koyucağımı bilemiyorum. Hep konuşurken yanlışlarını koyardım ya zaten. Efkarla hüznün farkını bilir zannederdim kendimi. Yeni şeyler öğrenmek demekki her zaman sevindirmezmiş insanı. Ben nasıl bunun farkına yeni varacak kadar iyimser olmuşum ki en başından. Deli olmak istiyorum DELİİ. huzur. Huzur. Boş. Kara. Su. Çarşaf gibi. Kadıköy mesela? Ya haydarpaşa? Ama yok haydarpaşadan trenler kalkıyor artık. 
O kadar doluyum ki. Yazıcam sana sevgili çamurun toprağı sevmesini sağlıyan günlük, yazıcam. Kirleticem seni. Sense yakıştı boş ver diceksin. Mesela her şey ayrı yazılır. Acılar hep daha kolay, ölmekte kolay zaten. Bu hayat neyin parodisi? Oyunculuğum kötü benim! En azından parodide. Hüzün acı keder efkar varsa neşe umut ümit huzur da var sevgi de nefrette, ama aşk var mı? Nefret var ama. Dedim ya kötü kolay hep. Acı kötü sonuçta. Aşkta kötü olmamalı mı! Hangi aşığa aşk iyilik getirmiş ki? İnsanlar oğlunun babası olamıyorsa, o oğullar da babaları gibi olmamalı! 
Demiştim demiştim ya hani, demiştim çok doluyum. Kütlenin korunumu kanunu. Eninde sonunda çıkıyor. Hep bir sonuç arıyarak yaşıyoruz zaten; sonra sonuca eriyoruz birdenbire, hep bilipte hiç beklemediğimiz sonuca. Saçma di mi. Sonuç. 


16 temmuz 2014 5:13 "ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımdan"

31 Aralık 2014 Çarşamba

Dağılmayın LAN! (2015,hızlı giriş)

Evet,bundan yaklaşık 8 ay önce biz bi halt yedik ve 'KAFA' grubunu kurduk,evveliyatında zaten adı konulmamış olsa da bu oluşum vardı,biliyoduk.Mensubu olduğumuz tiyatro kulübünün bir organizasyonu vesilesiyle o dev somut adım,mınakoprensliği tarafından atıldı mınako.Balık hafızalı olduğum bilinen bir gerçektir şayet;kurulduğumuz gün hepimizin yüzündeki o tuhaf heyecan,onu unutmam işte..
Ben bütün zamanımı bu 6 zevzekle geçirdim koca bir yıl boyunca,ha bu arada yeni yıldan 3 şey diledim.1.si mümkünse bir 50 yılımı daha onlarla geçireyim,(51.yıl için özel bi planım yok,sayılara takılma aq),2.si bu derbederlerle okkalı bir 'KAFA TİYATRO' kuralım ne bileyim Cihangir'de falan.3.sünü korkarım sadece onlar bilmeli :) Şimdi hayatımda önemli bi yer kaplayan,ve sanıyorum ki ilerleyen zamanlarda çok daha önemli bir yer kaplayacak olan bu 6 zevzek hakkında bikaç tümce kurmak isterim.Açılın hele,başlıyoruz!

savaşmasiviş:Dünyanın en saçma oyunu esnasında soyadının tuhaf güzelliğini keşfettiğimiz cağnım kardeşim.Bakın çok nadir insanda var böyle yardımseverlik,ben eşine pek rastlamadım.Sabah yazıyı okuduğunda 'iyi yazmışın köpek' dediğini şimdiden duyar gibiyim.Tuhaf bir komedi potansiyeli olan bu eeaaslan dimahta,eşşşek kadar da bi yürek var gönül dostlarım.Bir sabah çalışma odasındaki aynaya 'her yerde YÜO,her yere YÜO' yazdığında hiç tahmin edebilir miydik bu adamın,tanıdığımız hemen herkesin gönlünde bi yeri olmasını?Ha benim gönlümde mi,yerin çok büyük kardeşim.Pederbey tatile gittiğinde gel yine karı-koca gibi takılalım,özlemiyo değilim.Beybaban,beybabamdır.Viva Moliere!Seviyorum kardeşim.

diptenyüzenadam:Biz seninle bir dekorun 2 ucuyduk lan darkside.En sıkıntılı zamanlarımda hep yanıbaşımda olan bu patavatsız pezeceng,bu üslup yoksunu,bu küfürbaz haydo ile zibilyon tane anım var.Prova çıkışlarında yine -13 derecede alkol orgy yapalım b'olm.'Bana şu hayatta ilk defa biri sürpriz yaptı,adamsın lan' dediğinde geçenlerde,bunun benim için ne kadar önemli olduğunu biliyo muydu? Who know.Oyuna giremediğimde,kendisi köppek gibi çalışıp sonuna kadar hakederek girdiğinde,bensiz olduğu için 2 gram sevinç yaşamadığında biliyo muydu peki benim için önemini? Who know.Bize yansıttığın kadar içinde de birsürü duygu barındıran adam,benim için önemimini biliyo musun? Biliyosun tabi amk.Seviyorum kardeşim.

nasırlaşmışbeyin:Kızıl bela.Şovenist gavat.Bakın bu adam,muhaliftir,tartışma aşığıdır,görüşlerinizin uyuşmadığı en ufak olayda verir 4000 watt gerilimi ortama,allahınız şaşar.Amaa,hayatımızın neşesidir amk,şu monotonluğun artık dip noktasını görmüş sikik hayatta,onla yapmak istediğiniz tüm saçmalıkları yapabilmek,bilmiyorum farkında mı ama çok önemli be.Goygoy kafası bana en çok uyan bireylerden olan bu lavuk,içinde inanılmaz  yumuşak kalpli,duygusal,dost canlısı birini barındırıyo ve neyseki bana o yönünü de gösterebiliyo kekebrom,güvenilir kardeşim.Kısa oyun çalışmalarında,bana verdiğin değeri cümleye de dökebildiğin gün çok sevinmiştim.İlişkisel konularda 2 miz de mutlu olucaz lan.Seviyorum kardeşim.

mınakoprensliği:Ne ara nasıl oldu inan hatırlamıyorum adminbey.Farklısın lan.İlk evinde misafir ettin,prova sonrası sahilde götümüz dondu Efes tüketirken,buralara dayandı.İnatlaşma hususunda en çok iç savaş yaşadığım bu duygusal eşkiya,sessiz sedasız(!) en yakın kardeşlerimden oldu.Esasında duyguları bu kadar uçlarda yaşamasak,çok yıpratmayacaz da kendimizi.Neyse.Meşk mevzusunda mutlu olmak sanırım bize göre değil baboli.Avcı's-Bahçelievler-Bjk döngüsünde,bizim evde sabbbaha kadar çay içtiğimiz günler 1 adım önde.İçinde saklamamak lazım bazen,bu konuda diptenyüzen'le yarışır,burun farkıyla kazanırsın.'Olm uzaklaşmandan korkuyorum lan' demiştin kısa süre önce.Sekter lan.Nere gidicem.Seviyorum kardeşim.

kardakizeytin:Ben bu adamı uzaktan uzaktan seviyodum böyle,diyodum içimden 'Birleşmiş Milletler iyi niyet elçisi gibi amk bebesi,nasıl başarıyo' diye.En yakınlarımdan oldu sonra kardeşim.KAFA'nın ruhani lideri.Eşine nadir rastlanır saflıkta,iyilikte,Dandin'im.Ne zaman artık bitkin düşsem,gelip ayağa kaldırmasını hep başaran herif.Geçenlerde anlattığım rüyayı hâlâ görüyorum lan,beraber sahneye tekrar çıkmak,kısa vadede sanırım en çok istediğim şey.Yine duygusallığıyla önplanda(aynıyız lan hepimiz),ve hiç bitmesin istediğim bir ilişki yaşıyosun ya,mutlusun ya,yeter b'olm.Evet bu sene seyrek görüşebiliyoruz senle malesef,neyse ki ileride bu ekibin bi şekilde ayrılmayacağını görebiliyorum.Mınakoyyim duygusallık çöktü.Seviyorum kardeşim.

semtrolog:Ekip açıklandı,ilk prova.Güven çalışması gereği sırlar paylaşılıyo falan,bu adam geldi yanıma ve bana hakkaten büyük bi sırrını verdi.'Bunu da ilk defa sana söylüyorum kardeşim' dedi.Hiç unutmam.Semt delikanlım,irili ufaklım,canım kardeşim.Bilgisayarın sağ alt köşesinden çıkıp 'kovulalım mı'diyceksin diye ödüm kopuyo amktut.Geçenlerde sarfettiğin 'sikerim üzülme lan işte,bi tuhaf oluyorum,ne bileyim mutlu ol' cümlesi nasıl önem taşıyo biliyo musun?1 tavşaaan 14 tavşan.KAFA tiyatro'da ışık odası-ses odası 1 olcak,mınako ilen oranın dekorasyona el atın hemi.Bi de bak 30 lu yaşlarımızda orgy yaptığımızda,'çocuklara bakıyom puşt' cevabını almayım.Yüreği  kaffam kadar büyük olan adam,fedakarlığını kaybetme hiç.Seviyorum kardeşim.

Yekten bitiriyorum sevgili dostlar,böyle genel tarzımızın dışında,ister istemez lise yıllığı tadında bi yazı oldu.Yeni yılı böyle karşılayalım dedik kötü mü yaptık hıammına.Umutsuzluğa alışmayın,yatağa küs girmeyin,tadını çıkarın..DEUUVVAAAAMM!!! http://www.youtube.com/watch?v=MHwFpDgQuEU



28 Kasım 2014 Cuma

olur bana böyle bazen

hala çocuk hissettiğim herhangi bir eylül akşamı. 
kaportacıdan çıktığı her akşam gibi saldalyeleri masada takla attırılmış kahvenin girişinde hüzne bulanmış hikayesinin play tuşuna basardı litrelik marmara'sını içerken. sonra duraksardı. eskileri hatırlayıp gözyaşlarını tutardı, evvela gözyaşıyla boyayabileceği bi duble sek rakı yoktu. 
ne zaman sevmeden yaşasam eksikti bi köşem derdi. sonra sulandırılmış biranin verdiği yetkiye dayanarak anlatırdı, sarma cıgarasını elinde evirip çevirip. 
ilkin birinci sınıfta sevdim. ben sevdim o görmedi. 7yaşında bir çocuk için ne zor şey bilir misin kardeş. daha çocuksun, cipsinden taso çıkmasa ağlayacaksın. birini seviyorsun, o adını bile bilmiyor. bilader ben ikinci sınıfta da sevdim, üçüncü sınıfta da. ne zaman birini sevsem, görünmez biri olup çıktım. ama dünyanın kuralıdır bu, sen farkında olmazsın ama başkası da senin için görünmez olur. 
velhasıl günler kendini yineledikçe, ben kaderime ısrarla razı geliyordum. sonra büyüdüm, memleketten ayrıldım. istanbula getirmişti beni komşumuzun oğlu, yine sanayide iş bulmuştuk. kaportacıda. bizim sanayiden bi farkı yoktu, zaten her şehrin sanayisi birbirine benzer. boğazını kaşındıran mazot kokulu hava, külrengi bir gökyüzü, asfaltı on yıl önce dökülmüş delik deşik yollar ve elleri motor yağına bulanmış çırak çocuklar. 
burdaki düzene de alışmıştım. sanayiden bir orduyla aynı evde kalıyordum. mesai desen sabah 6 - akşam 8. pazar günüm vardı tek. onda da sürekli karaköye götürüyorlardı beni. onlar orda yiyişirken kapıda öksüre öksüre cıgara içmeyi öğreniyordum. sevişmiyordum kimselerle. "elim el, aklım akıl tutmak istiyordu sadece". 
istanbula az biraz alıştıktan sonra, askerde işe yarar diye düşünüp ehliyete yazılmıştım. ehliyetin ilk akşam dersinde rastgelmiştim ona. esmerdi hatırlıyorum. sorsan "sen kara ben kara" olmaz kardeş derdim. oluyormuş. adını demeyecem ama, genzim yanıyor, konuşamıyorum. 
ehliyet çıkışı bir akşam yazıldım peşine. otobüs, ordan vapurla kadıköy. is kokan bir mahallenin köşe sonu apartmanlarından birine girdi. volta attım tüm gece.faydası yok, döndüm tekrar zeytinburnuna. uyuyamadım gece. 
2gün sonra yine ehliyet vardı. çıkardım en jiletinden pantolu, ayakkabıyı. abimin yurtdışından getirdiği parfüm vardı, gerdanlıklı cafcaflı bir şişe.onu da süründüm. koyuldum kadıköy yollarına. sokakları, sapakları tek tek kazımıştım kafaya. vapurdan in, kaptır yukarı doğru. 
evinin yanındaki merdivende bekledim. her kapı sesinde üstümü başımı düzeltip, kapının önünde dimdik durdum. biraz sonra kapı tekrar açıldı. karşımdaydı. omzunda dalgalı saçlarıyla sağa sola bakınıyordu ve onu sevmem için hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. sonra birden elim ayağım birbirine dolandı, istemsiz ona doğru adım aldım, adımımı almamla yere kapaklanmam bir oldu. heyecandan olur bana böyle. bozuntuya vermeyip, gökyüzüne daldım. kalbim boğazımda lokomotif gibi atarken, gölgesini üzerimde hissettim, tam ona doğru dönecekken "bişeyiniz varmı" diye sordu ses tellerinin en kadifesine basarak. ağzımda geveleyip durdum. yok dedim "olur bana böyle bazen". kalktım ayağa, pantolonumun çamura bulanmışlığına aldırmadan. utanmanın sınırlarına ihlal yapmışçasına kızarmıştım. koşar adımlarla kaçtım. kursa da gidemedim, o kir pasın içinde ranzanın üst katındaki yatağa kapaklandım. 
iki gün sonra yine ehliyet vardı. kendime gitmek ve gitmemek için tonla sebep sıralıyordum. gitmeye karar verdim, hani olur ya yolu kısaltacam diye sürekli sevdiğinin evinin kıyısından geçersin, hangi pencere onun odasının diye ihtimaller sıralarsın. olmaz mı sana? "olur bana böyle bazen". 
 yüksek tavanlı, taş binaydı kursun verildiği yer, buram buram merdivenaltı üretim kokuyordu. ciğerlerimi tek fırtta o kokuyla doldurup daldım sınıfa. arkadaki herhangi boş bir sıraya oturdum. hoca motordan girip şanzumandan çıkarken,ayağım dinginliğin ceddine tülakatına sövercesine sallanıyordu. bir şekilde dikkatini çekmeliyim diyordum, çekemedim. 
çıkışta o beni farketti, bir iki konuşma prosedüründen sonra "hadi vapuru kaçıracağız" diyerek kolumdan tutup sürükledi. yol boyunca o konuşuyordu, ben dinliyordum. sadece onu izliyordum. yüzünün her ayrıntısı onu sevmem için ayrı bir sebepti. 
.. 
fakat daha yazılacak onca hatıranın ihtimali varken, birgün bitti. ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi. ben demedim, özdemir asaf diye bi adam demiş. diyemem ben öyle şeyler, aklıma gelmez. 
sen daha bilmezsin ancak insanın peşini bırakmayan "ama"lar vardır kardeş. seviyordum ama aramızdaki uçurum bir "ama"ydı. ihtimal veremiyor insan ezildiğinden. şimdi ne yapar ne eder bilmem. sevdi mi onu da bilmem. bildiğim birşey varsa o da "pişmanlık zor şey kardeş". 
... 
kapının alçak penceresine tutunup ayağa kalktı, kulak arkası cıgarasını yakıp yıllardır vurduğu notalara basarak uzaklaştı...sevemedim kara gözlüm seni doyunca...

mınakoprensliği