18 Mart 2015 Çarşamba

Bir günlük

Bu aralar yazıcak pek fırsatım olmadığından, siz nacizane 'arada gezinirken rastlayan okur yolcularımızla günlüğümden bir sayfa paylaşmak istiyorum. Affola. 
-diptenyüzenadam

"Sabahları her şey sakin olur; deniz
sakin olur, balık
sakin, pazar
sakin, bulut sakin, yıldızlar sakin olur hep! 
Bir de senin bedenin sakin.
Sadece kuşlar olmaz,
onlar da senin eksikliğinde
şu dünyaya biraz neşe katsınlar diye." Gibi orhan veli esanslı şiirler yazasım gelir oldu yokluğunda; ey ilhamların marangozu, aşkların yakamozu, şairlerin zengin azraile verdiği son fakir sadaka olan eyy eyy günlük.. Bunca zamandır kendimle oturup konuşmaya vaktim olmasa bile sen beni değerli yapabilicek kadar benden daha değerlisin. Ben milyonerken sen 28kuruşsun ah zengin günlük. Giyotinle başı kesilenin bile 'noluyo lan' diyebilme imkanı varken, ben daha ne hissettiğimi bilmeden düşüncesizce kendimle konuşuyorum. İstanbuldayım. Nasıl bir şehir bilinmez. Nelere kadir kim bilir. Kim bilir? Bi bilen varsa. Yoksa yok. İnsan yok diyebilmeyi bilmeli. Önce kendine. Sonra kedine. Acaba ben bunları okuyorken ne dertlerim olduğunu bilicek miyim?
Seninle yüzyüze gelince özür dilemeye yüz bulamadım. Zaten ben neyi bulmuşum ki? Bazen o kadar aşşağılık oluyorum ki. Aşşağılık psikolojisi yani. Sayfaların ne kadar boş olsa da hamurun o kadar bilge ki sen affedip hala yazmama izin veriyorsun. 
Artık sevdiğim rüzgarın sesi beni korkutur oldu. Zaten iki sıfatım varken üç oldu kimliklerimi hep kaybetmişken arama bilincimi bile yitirir oldum yön duygumu ve noktalama işaretlerimi kaybettim. Artık duygularımın sonuna hangi imlayı koyucağımı bilemiyorum. Hep konuşurken yanlışlarını koyardım ya zaten. Efkarla hüznün farkını bilir zannederdim kendimi. Yeni şeyler öğrenmek demekki her zaman sevindirmezmiş insanı. Ben nasıl bunun farkına yeni varacak kadar iyimser olmuşum ki en başından. Deli olmak istiyorum DELİİ. huzur. Huzur. Boş. Kara. Su. Çarşaf gibi. Kadıköy mesela? Ya haydarpaşa? Ama yok haydarpaşadan trenler kalkıyor artık. 
O kadar doluyum ki. Yazıcam sana sevgili çamurun toprağı sevmesini sağlıyan günlük, yazıcam. Kirleticem seni. Sense yakıştı boş ver diceksin. Mesela her şey ayrı yazılır. Acılar hep daha kolay, ölmekte kolay zaten. Bu hayat neyin parodisi? Oyunculuğum kötü benim! En azından parodide. Hüzün acı keder efkar varsa neşe umut ümit huzur da var sevgi de nefrette, ama aşk var mı? Nefret var ama. Dedim ya kötü kolay hep. Acı kötü sonuçta. Aşkta kötü olmamalı mı! Hangi aşığa aşk iyilik getirmiş ki? İnsanlar oğlunun babası olamıyorsa, o oğullar da babaları gibi olmamalı! 
Demiştim demiştim ya hani, demiştim çok doluyum. Kütlenin korunumu kanunu. Eninde sonunda çıkıyor. Hep bir sonuç arıyarak yaşıyoruz zaten; sonra sonuca eriyoruz birdenbire, hep bilipte hiç beklemediğimiz sonuca. Saçma di mi. Sonuç. 


16 temmuz 2014 5:13 "ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımdan"