8 Haziran 2015 Pazartesi

asmakat birahanesi

bundan üç sene öncesi. aylardır sürdürdüğümüz alışkanlıklara yeminle bağlanmışçasına sapamadığımız sıradan bigün. dersane, esnaf kahvesi, birahane tekerleğinin yüzde 33.3lük son dilimindeyiz.. içtiğimiz kaçak winston'un küllerini; çizik dolu, kullanılmışlık sendromu yaşayan arjantin bardağa sallıyoruz itinayla. yer her zamanki asker mekanı. takriben yerden ikimetre yüksekteyiz, tavana yüzellisantim. duvarlar faça, binbir gönül yarası, binbir potansiyel tripkolik nidasıyla bezenmiş. arkada herhangi bir işlevi olmayan 80model grundig televizyon. altımızdaysa, tavana çarpma konusunda herhangi bir müşkülata tahammülü olmayan memet abinin özel yapım alçak tabureleri ve hiç bitmeyen ahmet kaya şarkıları. akşama münih dortmound maçı var. kupon tutsa ikişer ellilik arjantin bi camel soft paramız çıkacak. tabi o zamanlar camel zengin sigarası, paketi 8.5kağıt. kupon tutmadı. elimde yırtık kuponla hd kalitesine erişememiş televizyona toplumsal ahlak kurallarını çiğneyecek cinsten küfürler sallarken memet abi maçı kapatıp vurdu tekrar ahmet kayaya. iki dakika sonra sıkılmış olacak ahmet kaya'nın cover'lanmış şarkılarına girizgah yaptı en "fade in"inden. birahane maçtan evvelki ambiyansına tekrardan kavuşmuştu. mahmut kız arkadaşına cevaplar sıralamaya çalışırken, dersanede gördüğüm kızı hatırlamaya çalışıyordum. aslında hatırlıyordum, hatta yıllardır görüyordum. ismini öğrenmiyordum sadece, güzelliği kalmaz diyordum. "..robben, maç, birahane, ders, dersane, tm'ci kız.." serbest çağrışımının son aşamasının en güzel yerini böldü annemin ısrarlı çağrıları. mahmut dedim, kalkalım. tam kalkarken yan taburede tek başına oturmuş, elli yaşlarındaki dayı kırık türkçesiyle freni bastı bize. "gençler" dedi, "nereye yau" dayının bizi birer ellilikle ikna edişinden on dakika bile geçmemişti ancak dayı hayatını anlatmaya başlamıştı. dayının adı velid'ti. velid abi ressamdı. hatta arap kültürünü koruma konusunda hassas olan bir çay bahçesinde çarşamba-cuma kurs veriyordu. diğer günlerdeyse babadan kalma kil ustalığını konuşturuyordu haftalık yüz liraya. velid abi anlattıkça derinlere iniyordu. savaştan kaçmış bir beşşar esad hayranıydı. şu zamanlar adı pek duyulmayan öso, köylerini yakmış, velid abi canını zor kurtarmış. sonra da kaçmış antakya'ya. haftalık yüz lira kazandığını duyduğumuz bu mağrur dayıya ikinci biraları biz ısmarladık ve dayı devam etti. boğazından geçen her yudum onu biraz daha eskilere götürüyordu. ancak dördüncü birada 30yıl öncesine dönebildik. velid'in şam ünivertesindeki yıllarına denk geliyordu.
...