İşten çıkmış, uykusuz ve ay kadar yorgun kendimi ilk gördüğüm banka atmış duruyorum boş boş. Yanıma 5-6 yaşlarında esmer bir çocuk geldi. Elinde mendil vardı sanırım ama yüzünde o kadar çok şey vardı ki. Çocuk yani. Yeni yeni.
Hayatımdaki en dumur olduğum anlardan birini yaşattı bu çocuk bana:
-Abi bi mendil alır mısın?
...
-Abi?
-Alırım almasına da, napıcan sen bu parayı, kime vericen?
-Sen neden yaşıyon abi veya biz neden yaşıyoz, o zaman?
...
-Mendil alcan mı?
Sonuç olarak çocuğa cebimdeki tek kağıt parayı (5tl) verdim gitti. Bir çocuk nasıl çat diye öyle bir soru sorar hala düşünmekteyim.
Yemişim betimlemeleride metaforlarıda, bu dialog üzerine kitap yazılır anasını satıyım. O da boş olur. Hayat gibi.
"o zaman?"
diptenyüzenadam
30 Ağustos 2014 Cumartesi
24 Ağustos 2014 Pazar
yazdım oldu
insan var gerçekten sevdiğimiz insan var mecburiyetten sevdiğimiz insan var nefret ettiğimiz hatta ne insanlar var seviyormuş gibi gözüktüğümüz...
"insan dostlarını seçer akrabasını seçemez ama dostu kalmadığında etrafında dayancak akrabası hep olur" derdi dayım haksız da değildir sanırım bayram günleri tüm sülalenin toplaştığı uzun kahvaltı masaları kurulur bizde akşamına kadar da kadınlar evde oturur mantı açar akşam daha da uzunu olan masalar açılır. en çok da o günler seviyorsun akrabalarını sen oturmuşsun en köşesinde masanın bi ufak tabureye zebellah gibi iki kişi arasında ama mutlusun lan... dışarda, sosyal ortamda olsa asla samimi olmayacağın kuzenlerle her hafta batak masasına oturuyorsun "ulan ben bu adamla normalde selamlaşmam ama akrabamdır çekerim sineme " diyip anlayışlı oluyorsun sen kadın ruhundan bahsederken o "ulan taksimde bir şortlular* geçiyor sikimi kaldırıp peşinden koşup bağrasım geliyor 'yağladım bekliyorum' diye " diye anlatıyor ah be kuzen... bi de sosyal ortamın da kabul görmüş ama senin asla ısınamadığın tipler yok mu en beteri de onlar "belki bu adama karşı cephe alsam ben yargılancam" korkusu var insanın içinde eee bu durumda sen napıyosun " heyt be adamın dibi" gibi selamlar veriyorsun belki iki yüzlü dersin bana belki "haklısın ben de yapıyorum" dersin o senin bileceğim iş be okuyucu
niye yazdım bunları cidden ben de bilmiyorum ama inan insan bu insanlar bütünü arasında mutlu olabilmek için bazen gerçekten sevdiği "KAFA" insanlar arıyor yanına onlar da oldu mu çevresinde tamamım ben diyor
*: Şortlu Kız ve Bakkalın Önündeki Amcanın Hazin Hikayesi
~savaşmasiviş
"insan dostlarını seçer akrabasını seçemez ama dostu kalmadığında etrafında dayancak akrabası hep olur" derdi dayım haksız da değildir sanırım bayram günleri tüm sülalenin toplaştığı uzun kahvaltı masaları kurulur bizde akşamına kadar da kadınlar evde oturur mantı açar akşam daha da uzunu olan masalar açılır. en çok da o günler seviyorsun akrabalarını sen oturmuşsun en köşesinde masanın bi ufak tabureye zebellah gibi iki kişi arasında ama mutlusun lan... dışarda, sosyal ortamda olsa asla samimi olmayacağın kuzenlerle her hafta batak masasına oturuyorsun "ulan ben bu adamla normalde selamlaşmam ama akrabamdır çekerim sineme " diyip anlayışlı oluyorsun sen kadın ruhundan bahsederken o "ulan taksimde bir şortlular* geçiyor sikimi kaldırıp peşinden koşup bağrasım geliyor 'yağladım bekliyorum' diye " diye anlatıyor ah be kuzen... bi de sosyal ortamın da kabul görmüş ama senin asla ısınamadığın tipler yok mu en beteri de onlar "belki bu adama karşı cephe alsam ben yargılancam" korkusu var insanın içinde eee bu durumda sen napıyosun " heyt be adamın dibi" gibi selamlar veriyorsun belki iki yüzlü dersin bana belki "haklısın ben de yapıyorum" dersin o senin bileceğim iş be okuyucu
niye yazdım bunları cidden ben de bilmiyorum ama inan insan bu insanlar bütünü arasında mutlu olabilmek için bazen gerçekten sevdiği "KAFA" insanlar arıyor yanına onlar da oldu mu çevresinde tamamım ben diyor
*: Şortlu Kız ve Bakkalın Önündeki Amcanın Hazin Hikayesi
~savaşmasiviş
21 Ağustos 2014 Perşembe
çünkü ben böyle bir adamım
bir gün, kenarları göçmüş bi kaldırım köşesinde aynı istikametin dolmuşlarını bekliyorken karşılaşacağız veyahutta oruç tutmadığımız halde üsküdar'da bi iftar çadırının uzun kuyruğunda..
içim içime sığmasa da dikkatini çekmeye çabalamayacağım.
çünkü ben böyle bi adamım.
yine tesadüfler kavuşturacak bizi. sen hep konuşucaksın hayatsa yanımızdan akıp gidecek.
içim sızlıycak seni göremediğim vakit. sana tutulduğumu bi gün bile söyleyemiycem bide. kurduğumuz ilk rakı sofrasında diyebilecem diyemediklerimi.
sonra sevicez birbirimizi. "bazı anlar vardır" diyecem sana dördüncü dublemi doldururken, "bazı anlar vardır, bir defasına mahsus yaşanacak anlar, bir daha aynı şartların sağlanamayacağı anlar" diyecem.
ve ben sahip olduğumuz anlardan birinde ortadan kaybolacam. o anları düşünmeden. boğulmaktan korkarak. bi telefon bile etmeyecem sana.
çünkü ben böyle bi adamım.
tüm telefon rehberim ana bacı söverken, ben ücra bi meyhanenin en ufak masasına oturacam. "sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin" diyecek zeki müren. vasıfsız kederler yaşayacam mütemadiyen.
çünkü ben böyle bi adamım
...
Mutluluklar kısa sürer derler. saatler geçmek bilmez ondan sonra da. geriye yanmış genzin kalır bir de düğüm düğüm boğazın. ama ağlayamıycam hiç. zannedersem benim lanetim de bu.
mınakoprensliği
içim içime sığmasa da dikkatini çekmeye çabalamayacağım.
çünkü ben böyle bi adamım.
yine tesadüfler kavuşturacak bizi. sen hep konuşucaksın hayatsa yanımızdan akıp gidecek.
içim sızlıycak seni göremediğim vakit. sana tutulduğumu bi gün bile söyleyemiycem bide. kurduğumuz ilk rakı sofrasında diyebilecem diyemediklerimi.
sonra sevicez birbirimizi. "bazı anlar vardır" diyecem sana dördüncü dublemi doldururken, "bazı anlar vardır, bir defasına mahsus yaşanacak anlar, bir daha aynı şartların sağlanamayacağı anlar" diyecem.
ve ben sahip olduğumuz anlardan birinde ortadan kaybolacam. o anları düşünmeden. boğulmaktan korkarak. bi telefon bile etmeyecem sana.
çünkü ben böyle bi adamım.
tüm telefon rehberim ana bacı söverken, ben ücra bi meyhanenin en ufak masasına oturacam. "sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin" diyecek zeki müren. vasıfsız kederler yaşayacam mütemadiyen.
çünkü ben böyle bi adamım
...
Mutluluklar kısa sürer derler. saatler geçmek bilmez ondan sonra da. geriye yanmış genzin kalır bir de düğüm düğüm boğazın. ama ağlayamıycam hiç. zannedersem benim lanetim de bu.
mınakoprensliği
20 Ağustos 2014 Çarşamba
Şanssız Sperm
'Evreşe yolları dar' türküsünün ritmini yakalamaya çalışırken buldum kendimi.Tam duayen davulcu triplerine girmişken Pederbey in joystick i kafama fırlatmasıyla özüme döndüm,o kendime hep yakıştırdığım dota nickname'i olan 'ŞanssızSperm'dim artık.Zor geldi başta,'Cefer kendine gel b'olm' diyecekken,James Rodriguez i henüz Real e almadığım için bi ton zılgıt yedim başçavuştan.Sonra görüp görebileceğim en patavatsız biladerle salıncakta sallandık,hoyrattı gülüşlerimiz.Uzaktan 'doğduğun gecenin mehtabını sikeyim' diyen Aliço adlı 5 yaşındaki bebeye şunu sorduk:'Gökdelenlerden dünyaya tükürünce ne bok geçti eline?'.Güldü pezevenk,sevimliydi de.Salıncağa davet ettik,şömineli evinden Berksu dedesi çağırınca,emperyalist düzene birini daha kaybetmemize ramak kaldı.Patavatsız pezevengin 'metalciler de deli sevişiyodur ha' demesiyle tarumar oldu herşey,kaybettik küçük Berksuyu.Totti.Bre mınakoydumunun,müziğe karşı olan bu postmodern bakış açını 3 saniye daha tutamadın mı? Ha bu arada zerre kadar sevmem Kıristofır kolomb u,ondan katlanırım bu patavat yoksununa.Kumandayı alıp rüyada bikaç değişiklik yapmak istedim,'siktir et lan ' dedi zap yapmak üzere olduğum rüya.Nasihat vericek bi hali vardı,uzaklaştım.Camel lazımdı yedi düvelini siktiğim bünyesine.Ha o küçük eleman mı? Gelir mi ki lan yarın salıncağa? Mualla,şu kumandanın kırmızı düğmesine bassana,rakı ver bi de masaya.hadi.
bedbahtjinekolog
bedbahtjinekolog
vidanjör rıfkı *
Rüyalarında çay içtiğini gören adamın hikayesi, ekşi şarap içen ve sigarası biten adamın hikayesi. Popüler kültüre ayar olup, popüler kültürün kimi nimetlerinden hoşlanan zat. vidanjör rıfkı
"vidanjör kere siksinler evveliyatınızı, beni salih diye çağır, bana bekir diye seslen ne bileyim fahrettin de rıfkı deme" diye isyan eder mütemadiyen. vidanjöre lafı yok onu artık kabullenmiş. ama rıfkı dedin mi evvela sol şahadet parmağı titrer sonra el kol titrer en son vidanjör taşı toprağı sikecek vaziyette dolanır etrafta. pederin sülaleye ayar, ondandır hep freni boşalan dolmuşsal kafalara girmesi.
rakıya parayı denk getiremediğinden geliyor bu şarap aşkı. yoksa bi büyüğü bassan masaya, ekmek banarak yutucak mendebur.
mendebur dediğime bakma, severim aslında vidanjör'ü. cebinde das kapitalin enaz bir cildi olmadan adım atmaz fakirhanesinden dışarı.
vakti zamanında meslek lisesinin kapısında yediğim dayaktan da o kurtarmıştı beni. ülkücü lavuklar sağlam bi almıştı kabamızı. vidanjör veletleri tuttuğu gibi sallamıştı parkın girişindeki büyük çeşmelerin giderine. o gün bu gündür devrim türkülerini kulağımıza çağırarak kollar arkamızı.
her ayın ilk pazarı üstünü başını paklamak yerine haftada bir temizliğine kafa yorsa vidanjör demiycez herife. vidanjör gibi koksa da severim ama, orijinal adamdır.
günler kendini yineledikçe vidanjör usanmadan, monoton düzenine çomak sokmadan yaşardı. sabah uyanıp mahallenin kahvesine takılır," bu" der "karl marx", "bu benim dedem" eşli batak oynayan oraletçi dayıların yanındaki ufak iskemleye büzüşmeden evvel. sonra bi hışımla sıçrar oturduğu yerden "daha da bu kahveye adım atmam, buram buram faşizm kokuyor anasını satıyım" diyip, kahvenin çıngıraklı kapısını çarpardı.
günlük düzeninden sapmamak için, caminin solundaki oto sanayide, envai çeşit otokaportacıya kendini misafir ettirir, bi bardak çay ardından bi şekersiz kivi patlatmadan, takriben bibuçuk saat tüten uzun samsun'dan üflediği masmavi dumanların oto sanayide koşuşunu izlemeden, seyyar pilavcıdan pilav üstü kurusunu ısmarlamaya gönlü razı gelmezdi.
...
mınakoprensliği
"vidanjör kere siksinler evveliyatınızı, beni salih diye çağır, bana bekir diye seslen ne bileyim fahrettin de rıfkı deme" diye isyan eder mütemadiyen. vidanjöre lafı yok onu artık kabullenmiş. ama rıfkı dedin mi evvela sol şahadet parmağı titrer sonra el kol titrer en son vidanjör taşı toprağı sikecek vaziyette dolanır etrafta. pederin sülaleye ayar, ondandır hep freni boşalan dolmuşsal kafalara girmesi.
rakıya parayı denk getiremediğinden geliyor bu şarap aşkı. yoksa bi büyüğü bassan masaya, ekmek banarak yutucak mendebur.
mendebur dediğime bakma, severim aslında vidanjör'ü. cebinde das kapitalin enaz bir cildi olmadan adım atmaz fakirhanesinden dışarı.
vakti zamanında meslek lisesinin kapısında yediğim dayaktan da o kurtarmıştı beni. ülkücü lavuklar sağlam bi almıştı kabamızı. vidanjör veletleri tuttuğu gibi sallamıştı parkın girişindeki büyük çeşmelerin giderine. o gün bu gündür devrim türkülerini kulağımıza çağırarak kollar arkamızı.
her ayın ilk pazarı üstünü başını paklamak yerine haftada bir temizliğine kafa yorsa vidanjör demiycez herife. vidanjör gibi koksa da severim ama, orijinal adamdır.
günler kendini yineledikçe vidanjör usanmadan, monoton düzenine çomak sokmadan yaşardı. sabah uyanıp mahallenin kahvesine takılır," bu" der "karl marx", "bu benim dedem" eşli batak oynayan oraletçi dayıların yanındaki ufak iskemleye büzüşmeden evvel. sonra bi hışımla sıçrar oturduğu yerden "daha da bu kahveye adım atmam, buram buram faşizm kokuyor anasını satıyım" diyip, kahvenin çıngıraklı kapısını çarpardı.
günlük düzeninden sapmamak için, caminin solundaki oto sanayide, envai çeşit otokaportacıya kendini misafir ettirir, bi bardak çay ardından bi şekersiz kivi patlatmadan, takriben bibuçuk saat tüten uzun samsun'dan üflediği masmavi dumanların oto sanayide koşuşunu izlemeden, seyyar pilavcıdan pilav üstü kurusunu ısmarlamaya gönlü razı gelmezdi.
...
mınakoprensliği
Kararsızlık
Ne olucam lan ben? Sadece bir seçim hakkımız var, neden dönüp tekrar deniyemiyoruz? Bu kadar basit mi hangi yolu seçmek. Gözümü kapatıp rastgele atlasam kendimi hangi dönülmez yolda bulucam? Mavi ya da kırmızı hapı seçmek bile bu kadar zorken napıcam ben bu renk cümbüşünde? Yoksa hangi yolda karşına ne çıkıcağını bilse insan daha mı zor olucak seçmek? Yüzersen mi daha çok istediğin bir kıyıya ulaşıcaksın, yoksa kendini akıntıya bırakırsan mı.. Belki bir geminin motorunda parçalanırsın. Ne yani seçim yapınca insan kendini daha mı güçlü hisseder bu mudur yani!
Acaba seçimlerimiz zaten önceden belliymişte bu sadece bize işkence çektirmek için mi metanet falan?
Hiç bir seçim yapmamak bile bir seçim be!
Kendimi korsanların gemisinden zorla köpekbalıklarına itiliyor gibi hissediyorum.
Lanet.
diptenyüzenadam
Acaba seçimlerimiz zaten önceden belliymişte bu sadece bize işkence çektirmek için mi metanet falan?
Hiç bir seçim yapmamak bile bir seçim be!
Kendimi korsanların gemisinden zorla köpekbalıklarına itiliyor gibi hissediyorum.
Lanet.
diptenyüzenadam
19 Ağustos 2014 Salı
Eskiden hep dutluktu
90 ların ortasından çıkıp bugünlere kadar yaşayan biri olarak 80 ler ne iyiydi be demek saçma belki evet ama gerçekten eskiler daha iyiydi be . Günümüz modern toplumu , popüler kültürü yozlaştırdı bizi eskiyi arar olduk . Yaşamdan keyif almaz olduk , duvarlar ördük etrafımıza birer makina olduk . Teknolojiyle birlikte gerçekten 21. yy insanı asosyalleşti , hız tutkunu oldu . Hayat sokaktaydı eskiden fakat şimdi hayat durmuş gibi , herkesin elinde somun ekmen büyüklüğünde telefon , aklımızın bir tarafında acaba yeni modeli ne zaman gelecek , kulaklarda kulaklık 7/24 çıkmaz ordan beyaz olan ucu turunculaşana kadar , kendimizi kapatmışız dış dünyaya .Bakıyoruz ama göremiyoruz , boş bakıyoruz insanlara , makineleştik , yabancılaştık . Eskiden dışarda toptur , lastiktir , ip atlamadır bu tarz oyunlar oynarken şimdiki 2000 yılı ve üstü jenerasyon evden çıkmaz oldu inorganik yöntemlerle gelişmeye çalışıyor ; mandalla , terliklerle oynadığımı hatırlıyorum tamam bir şeye benzediği yok belki ama hayal gücümüz vardı onlarla daha değişik görebiliyorduk . Teknoloji getirecek sonumuzu eğer bu kadar yabancılaştıysak birbirimize , sokak ortasında yerde yüzükoyun yatan adama bile bakmıyorsak , yanında geçip gidiyorsak , bir otobüse bindiğimiz zaman 100 kişiden 95 i kafası elindeki cihazdaysa bitmişiz biz . Sadece sosyal hayatımızda sığlaşmadık , medyada da böyle oldu sanatta da mizahta da ; bakın şimdi ki dizilere anca yurt dışından ithal edilen senaryolar veya klasikleşmiş romanların uyarlamaları var keza tv programları . 5 Hececiler gibi olmanın vakti mi geldi yoksa ? Millet ileriyi düşler , güzel günleri , tarihten ders çıkararak geleceği inşa eder bize baktığımız zaman 25-30 sene geçmiş değişen şey ise telefonların büyümesiyle ters orantılı hayal gücümüzün , sosyalliğimizin azalması . Ara formuz biz yine neyse ki , 21.yy çocukları daha da kötüye gidecek .
Saygı - sevgi de zamanla azalıyor gerçekten , hatırlarım küçükken mahallede top oynarken , bizden 6-7 yaş büyük abiler geldiklerinde '' Topu atın la '' dedikleri zaman sevinirdik , heyecanlanarak topu atardık onlara da bir , iki hareket yapsın da izleyelim diye , şimdi bakıyorum ya topu alıp kaçıyorlar ya da '' yörü git lan '' cevabını veriyorlar . Ahh Tolga Abi ahh seni bile özledik . . .
nasırlaşmışbeyin
Saygı - sevgi de zamanla azalıyor gerçekten , hatırlarım küçükken mahallede top oynarken , bizden 6-7 yaş büyük abiler geldiklerinde '' Topu atın la '' dedikleri zaman sevinirdik , heyecanlanarak topu atardık onlara da bir , iki hareket yapsın da izleyelim diye , şimdi bakıyorum ya topu alıp kaçıyorlar ya da '' yörü git lan '' cevabını veriyorlar . Ahh Tolga Abi ahh seni bile özledik . . .
nasırlaşmışbeyin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)